Öğr.Gör.Nurhayat VAROL- Kişisel Web Sayfası

KORONA HAYAT TARZIMIZI DİZAYN EDİYOR

31
Mart
2020

Birkaç ay önce deselerdi ki bir virüs çıkacak ve bütün dünyayı sararak ölümcül sonuçlara götürecek, hastalığa yakalanma korkusu ile birçok insan evlerine kapanacaklar, bilmem kaç kişi inanırdı.  “Haydi be o da ne?” der geçerdik. Evet zaman zaman dünyayı saran gribal enfeksiyon ile karşı karşıya kalmıştık. Sars, kuş gribi, domuz gribi, gergedan gribi gibi. Zaman zaman belki 3-5 gün bizi evde yatırdı, hatta vitamin serumu almak ya da ateş düşürebilmek için hastanelere, sağlık kuruluşlarına gidip 1 saat gibi kalarak serum alıp evimize dönerdik. Antibiyotik tedavisi ve dinlenme ile 3-5 günde gribi üzerimizden atar, normal hayatımıza dönerdik.

Ne zaman geçeceğini, ne zaman biteceğini, ne kadar süreceğini hatta bitip bitmeyeceğini bilmediğimiz bir sürece girdik. Gün gelir normal hayatımıza dönsek de belki ömrümüzün geri kalan kısmında yeni bir yaşam biçimimiz olacaktır. Karantina günleri ileriki günlerde inşallah kalkacaktır ama bu kadar yakın temas belki olmayacak, belki sosyal yaşamımıza başka şekil vermek zorunda kalacağız.

>> Devamını okuyun

KAHROLASI CORONA

25
Mart
2020

Corona Virüsü küresel korkumuz, küresel paniğimiz, küresel ekonomik sıkıntımız, küresel sosyal sıkıntımız gibi ortak faktörlerde ortak paydamız oldu.

Olmaz olası Corona nasıl da bütün dünyayı aynı paydada buluşturdu.

Olmaz olası Corona bazen güldüğümüz, bazen kızdığımız, bazen yapmayın ya bu kadar da olmaz dediğimiz siyasi çekişmeleri unutturdu.

Olmaz olası Corona koşturmaca hayatımızı özletti.

Olmaz olası Corona özgürce dışarıya çıkışımızı özletti.

Olmaz olası Corona bazı ürünleri market raflarında görmeyi özletti.

>> Devamını okuyun

EĞİTİMİ KORONA VİRÜSÜ VURDU

19
Mart
2020

Fırat Üniversitesi’nin Bahar Yarıyılı 17 Şubat 2020 günü başlayacaktı. Ancak, 24 Ocak 2020 Elazığ depreminden dolayı  açılış tarihi ertelendi. Yaklaşık 5 hafta sık sık artçı ya da şiddeti düşük yeni depremler oldu. Artık öyle oldu ki psikolojik olarak her an sallanıyor hissine kapıldık. Deprem ile sallandık mı diye gözlerimizi avizelerden alamadık.

27 Ocak tarihinde yapmamız gereken ama deprem nedeniyle yapamadığımız bütünleme sınavlarını 17 Şubat tarihinde yaparak eğitime başladık.  Elbette deprem korkusu, kaygısı üzerimizdeydi. Evleri hasar gördüğü için ailece evlerinden çıkan sıkıntı yaşayan öğrencilerin deprem hikayelerini dinleyip nasıl yardımcı olabiliriz diye düşünürken, depremde o kaçış anlarını, depremde çöken evlerin altında çıkarılan insanların sağ kurtarılmalarını umut ederek bekleme heyecanını, her cansız beden çıkarılırken hissedilen hüzünü, sonradan hasarlı evlerinin yıkılışlarını kendileri de yıkılarak izleyen çaresiz insanları görmek yüreğimizi sızlattı,  ruhumuza işledi. Hatta deprem manyağı mı olduk derken, geldi geldi gelmez olası corona virüs…

>> Devamını okuyun

ACININ YOĞURDUĞU, SABRIN BİLEDİĞİ KADINLARIMIZ

10
Mart
2020

8 Mart Dünya Kadınlar Günü veya 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar günü diye andığımız bu özel gün Birleşmiş Milletler tarafından tanımlanmış uluslararası gündür. Anılan özel gün sadece kutlanacak gün olarak bilinir ve çiçek başta olmak üzere çeşitli hediyeler ile kadınlar anılır, kutlanır. 8 Mart Dünya Kadınlar Günü, tüm dünyada kadınların kutladığı uluslararası bir gün olmuştur. Oysa bana göre bu özel gün farkındalık günüdür. Günümüzde Dünya Kadınlar Günü bazı ülkelerde resmi tatildir, bazı ülkelerde protesto günüdür, bazı ülkelerde kadınlığı kutlayan gündür, bazı ülkelerde görmezden gelinen gündür. Neden 8 Mart tarihi diye sorulursa; geçmişi şöyle:

>> Devamını okuyun

DEPREMİN TETİKLEDİKLERİ

26
Şubat
2020

Deprem yaşantımızın bir paçası ve hayatımızın içerisindedir. Bizleri öyle etkiledi ki uyanık iken sanki sallanıyoruz. Gözlerimiz sık sık avizelerde ve sallanıyor muyuz mu diye tereddüt ediyoruz.  Hayali sarsıntı hissedip korku dolu gözler ile çevremizdeki insanların gözlerini arar olduk.

Birçoğumuz deprem sanki sadece gece olur endişesiyle sabaha kadar uyumayıp gün aydınlanmaya başlayınca uyumaya çalışıyoruz. Uyuduğumuzda da oda ışıklarını açık bırakıyoruz. Uyuduğumuz zaman da kâbus görerek irkiliyoruz. Zeminden ve binasından tereddüt ettiğimiz evlere, kapalı alanlara gidemiyoruz.  Evde yalnız kalmaktan korkuyoruz. Bir aydır sokağa çıkabilecek kıyafet ile yatıyoruz. Banyoya girerken tedirgin girip, kısa süre kalmaya çalışıyoruz. Tabii evlerden kaçmaya fırsat bulabilirsek el çantamızı ve telefonlarımızı başucumuzda hazır tutuyoruz. Telefonlarımızın şarjlarını mümkün olduğu kadar dolu tutmaya ve sürekli yanımızdan ayırmamaya gayret ediyoruz. Dar sokaklardan geçerken tedirginliğimiz yine var. Bu davranışların bir kısmı önlem olmakla birlikte korkunun, kaygının, depremin psikolojimiz üzerinde bıraktığı olumsuzluklardır. Zamana yayarak zaman her şeyin ilacı fikrinden yola çıkılırsa, bazı korkular yerleşik kalsa da kendimizi olumsuz duygulardan uzaklaştıracağımıza inanıyorum.

>> Devamını okuyun