Öğr.Gör.Nurhayat VAROL- Kişisel Web Sayfası

EĞİTİM KESİNTİSİZ Mİ?

24
Şubat
2021

Pandemi nedeniyle Milli Eğitime bağlı okullarımızda alışıla gelmiş yüz yüze eğitim yerini uzaktan eğitime terk etmek zorunda kaldı. Aslında kısmen de olsa eğitim kesintiye uğradı.

Milli Eğitim sisteminin yakın geçmişine bakarsak; 1997 yılında uygulanmaya başlanılan 8 yıllık kesintisiz eğitimin başlamasıyla bazı köylerdeki ilköğretim okulları kapatılmış ve taşımalı eğitim sistemi başlatılmıştı. Bu sistemin oturması tabii ki uzun bir sürece yayıldı ve 5+3 şeklinde uygulanmıştı.

2010 yılında gerçekleştirilen 18. Milli Eğitim Şûrası’nda kesintisiz eğitim tekrar görüşülerek 4+4+4 olarak yeniden yapılanması kararı alınmıştı. Toplam 12 yıl olan kesintili eğitim için 1 yıl da okul öncesi eğitim düşünülerek, 13 yıl olması planlanmıştı. Meclise bu haliyle verilen kanun teklifinde okul öncesi 1 yıl eğitimi devre dışı bırakılmıştı. Birçok eğitimci bilim adamları ve köşe yazarları günlerce bu konuyu tartışmışlardı. 

>> Devamını okuyun
17
Şubat
2021

Birkaç gün önce sosyal medyaya baktığımda, bir paylaşımda Elazığ Valiliği’nin kıymetli Elazığlı vatandaşlara anket uygulayacağını okuyunca doğrusu merak ettim. Giriş şöyle; Elazığ’ı hak ettiği yere taşımak adına yapılacak çalışmalarda vatandaşların da görüşünü almak amacıyla anket çalışmasının sosyal medyada başlatılmasıydı.

Ankette “size göre Elazığ’ın en önemli 3 sorunu hangi alanlardadır?” ifadesini okuyunca zaten ilk anda hayretler çerisinde kaldım. Zaten uzun yıllardır ihmal edilen bu şehirde sorunların, imkânsızlıkların, çaresizliklerin deprem ve ardından pandemi sürecinde yumak olduğu bu şehirde hangi 3 sorun diye merak ettim, üzüldüm, şaşırdım, şaka mı? dedim, yoksa sosyologların bir çalışması mı dedim, yoksa yapılan bir bilimsel yayın için anket çalışması mı dedim? Bir türlü adını koyamadım.

>> Devamını okuyun

ÇOCUKLAR BAĞLANSIN AMA BAĞIMLI OLMASIN

10
Şubat
2021

Hayatımıza hızla giren teknolojinin insan hayatını çok daha kolaylaştırdığı gerçeğini inkâr edemeyiz. Biz ebeveynler bilgisayar ve telefona bağımlı olduğumuzu kabul ederken, kendimizi eleştirsek dahi bağımlılığımızla baş edemezken, çocuklarımızı biraz uzak tutmaya çalışıyoruz.

Teknolojik gelişmelerin cazibesi çocuk ve gençleri etkilemektedir. Bu teknolojilerin başında bilgisayar kullanımı, bilgisayarda oyun oynama ve çeşitli dijital araçlar gelmektedir. Bilgi tarama, bilgi toplama, sosyal medyayı kullanma, gazete okuma gibi alanlarda yararlanmanın yanında 4-5 yaşlarındaki çocuklardan 70 -75 yaşındaki insanlara kadar bilgisayar ortamında oyun oynayanların sayısı hiç de az değildir.

Günümüzde çocukları artık bilgisayar tutsağı olarak görmek mümkün! Öyle bir hal aldı ki çocuklar artık aileleri ile bir yere gitmek istemiyorlar, evlerinden çıkmak istemiyorlar. Arkadaşlarına hatta piknik alanı gibi açık alana giden çocuğun dahi, oyun amaçlı laptop çantası taşımaları ebeveynleri gerçekten artık kaygılandırmaktadır.

>> Devamını okuyun

VEFA, NE GÜZEL BİR VASIFSIN SEN

03
Şubat
2021

Vefasız insan sıfatı taşımak ne kadar kötü bir duygu değil mi? Bana göre vefasız insan damgası yemek çevrede o insana duyulan sevgiyi, saygıyı, güveni kayıp ettirdiği gibi bence insanın kendisini de değersiz hissetmesidir.

Özellikle günümüzde genç kuşakta arkadaşlıkların artık kısa süreli olduğuna şahit oluyoruz. Dost sayısı zaten bir elin parmaklarını geçmeyecek kadar oldu. Biz olgun yaştaki kuşağı düşünüyorum da ilkokul yaşlarımızdaki, lise eğitim yaşlarımızdaki arkadaşlarımız ile buluşunca mutluluktan adeta sohbet ile geçen sürenin farkına varmıyoruz. O nasıl candan buluşmalar, o nasıl özlem, o ne güzel paylaşımlar, mutluluğumuz ortak, üzüntümüz ortak. Artık o arkadaşlık değil kardeşliktir. Hiç mi çocuk olmadık diye düşünüyoruz. Çünkü çocuk da olsak asaletimizi korumuşuz. O zamandan çıkara dayalı arkadaşlık olsaydı, çoktan kopmuştuk.

>> Devamını okuyun

DEPREMİN BİRİNCİ YILDÖNÜMÜ

27
Ocak
2021

Bazı tarih vardır ki yıllar önce o tarihte yaşanmış güzellikler varsa, her yıl o tarihte aynı duyguları yeniden yaşarız. Bazı tarih de vardır ki o tarihten birkaç gün öncesinde sıkıntı basar, durgunluk his edilir, o tarihte de talihsiz olay beyinde, yürekte saniye saniye işlenirken, acıyı tekrar tekrar yaşarız. Film şeridi gibi geçmiş kötü olayı yaşarken, yüreğimizde acıyı hissederiz.  Çünkü ilk anda insanın yaşadığı şokun şaşkınlığı, geçmişte yaşanılan dramın enine boyuna düşünülmesi, sonradan görülen vahim tablo bütün acı gerçekliğiyle gözler önündedir.

İşte öyle bir tarih 24.Ocak 2020 Saat 20.55… Elazığ bir depremle sallanmıştı. Aslında sallanmak da ne kelime… Allah’ım kıyamet denilen gerçeğin kendisi miydi? Provası mıydı?

>> Devamını okuyun