Öğr.Gör.Nurhayat VAROL- Kişisel Web Sayfası

YÖK’ÜN REKTÖR ADAYI BELİRLEMEDEKİ ÇELİŞKİLERİ

22
Ağustos
2008

Türkiye’de gündem her zaman sıcaklığını korumaktadır.  Ülkede yaşarken belki olayların  içerisinde olduğumuz için zorluğunu, karmaşıklığını, bazı olayların acizliğini, yanlılığını vb göremiyebiliyordum. Ama yurtdışında iken yazılı ve görsel medyadan olayları izleyince, konular daha net gözleniyor. ABD’de iken, Türkiye’de bulunduğum zaman okuduğum haberlerden çok daha fazlasını Internet  üzerinden okuyor ve TV kanallarını izliyorum. Bazen artık bu kadar da olur mu? diye söyleniyorum. Ya da mutsuz haberlerden endişelenip ülkeme daha çok özlem duyduğumu hissediyorum.

Son 1 aydır rektör seçim ve atamaları ile ilgili haberleri özellikle bütün üniversite camiası gibi, ancak  ben basından izleyebildim. Ana haberler ve köşe yazarları, bazen sadece haber amaçlı, bazen yorumlarını getirerek, bazen de gördükleri gerçekleri dile getirerek konuyu işlediler ve halen de işliyorlar. Eminim ki bu konu daha uzun süre ele alınacak ve tartışmalar bitmeyecektir.

 

Rektörlerin seçimle göreve gelmeleri 1992 yılında başladı. O zaman YÖK başkanı Prof. Dr. İhsan Doğramacı idi. Rektörlerin seçimle atanmalarına karşı çıkmıştı ve tavrını görevinden istifa ederek anlatmaya çalışmıştı. Aradan geçen 16 yıl içerisinde 4 er yıllık periyotlarla rektörlük seçimleri ve akabinde atamaları yapıldı. Demokratik bir sistem olarak düşünülürse, ne güzel diyoruz. Çünkü Üniversitelerde çalışan öğretim üyeleri kendi rektörlerini kendileri seçiyorlar. Uyuşum içerisinde çalışacakları, Üniversitelerini bir adım daha ileriye taşıyacak adayı belirleme hakları var. Herkesin bildiği gibi seçim sonucundan sıralamaya giren ilk 6 isim YÖK e gider ve YÖK Genel Kurulu  tarafından aday sayısı 3 e indirgenir. Sayın Cumhurbaşkanımız da sunulan isimlerden birini rektör atar.

 

Bu sistem ne kadar sağlıklı (!) tabii bu da tartışılır. Sistemden beklenti şudur: En fazla oy alan rektör adaylarının özgeçmişlerinde belirtilen özelliklerine göre bir sıralamanın yapılmasıdır ( yayın sayısı ve kalitesi, idarecilik deneyimi, üniversitesine kazandırdığı projeler, sivil toplum Örgütleri ile olan diyalogu ya da üyelikleri).  Ne yazık ki öyle idareciler gördük ki yaşadıkları ilin dışına çıkmayışlarını övgü ile andılar. Memleket severliklerini kendi kabuklarına çekilerek anlatmaya çalışanları dinledik. Tabii ki dünyaya bu kadar dar bakan idarecileri değil, onları getirenleri hayretle izliyoruz.

 

Zaman zaman konuşuldu. Rektörler seçim ile değil de, YÖK’ten özgeçmişleri değerlendirilerek atamaları yapılsa gibi. Çünkü seçim ile olan sistemde üniversitelerde farklı gruplar oluşmuştu. Geçenlerde gerçekleşen 23 Üniversite’nin Rektör atamaları, YÖK’ün aldığı bir kararla seçimle yapılmadı. Rektörlük için başvuran adayların YÖK’ün web sayfasındaki bir formu doldurmaları ve YÖK’e iletmeleri istenmişti. Arkasından da isteyen adayların belirlenen günlerde mülakata gidebilecekleri yine basın tarafından kamuoyuna duyuruldu. İlk günden itibaren kafa karıştıran sorular bitmedi. O kadar çok başvuru olacak ki bu başvurulara bir sınır nasıl konabilir? Örneğin; Yalova Üniversitesi için 76 aday başvurdu.

İsteyen adayın mülakata katılmayabileceği duyuruldu. Mülakatta kendilerine verilen 5 dakikada da neyi anlatacak insanlar! O da tam anlaşılır değil!

 

Doğrusu bu son atama sistemine önce sıcak bakmıştık, ama Türkiye de bazen olmayacak şey yoktur ya! Birçok insanın cevabını alamadığı bir şekilde YÖK, bir listeyi Sayın Cumhurbaşkanımıza sundu.  İsim listesindeki  adayların bazılarının geçmişteki idari görevlerini inceledim. Bazılarında tam bir hayal kırıklığı ile karşılaştım. Özellikle sanki kuvvetli adaylar listeye konmayarak listedeki diğer adayların şanslarının artması sağlanıyordu.

 

Bu yazıyı ben Siirt Üniversitesi Rektör Yrd. Sayın Prof. Dr Asaf VAROL’un eşi olarak yazmadığımı belirteyim. Ben bir akademisyen gözlemimle yazıyorum. Dünyanın birçok tanınmış Üniversitelerini ziyaret etme sansını yakalamış bir hoca olarak yazıyorum. Siirt Üniversitesinin 2023 yılına kadar geleceğe yönelik profilini hazırlayan bir idarecinin heyecanı, çalışkanlığı, getirdiği adil düzen, gözlerindeki meslek aşkı ışıltısı, kendisini bilir insanlar tarafından gördüğü takdir ve sevgi, gönüllerde kurduğu  taht Siirt’te tarihi miras gibi insanlık mirası olarak kalacak ve genç nesile de örnek olacaktır. Kim ne derse desin hocamızın Siirt’te bir marka oluşturduğunu kimse inkar edemez.

 

Yolun açık olsun, şansın bol olsun değerli hocam.

Etiketler

Yorumlar

Yorum Yapın !

Yorum yapmak için oturum açmalısınız.