Öğr.Gör.Nurhayat VAROL- Kişisel Web Sayfası

SÖZÜN BİTTİĞİ YERDEYİZ

04
Aralık
2012

Engellilik doğuştan ya da sonradan olabilecek hastalıklar, sakatlıklar sonrası yaşamın bir çok alanında engellerle karşılaşan kişidir. Engellilik görsel, işitsel, işlevsel, zihinsel  olabilmektedir.

1992 yılında Birleşmiş Milletler tarafından Dünya Engelliler günü olarak kabul edilen 3 Aralık gününde engel ve engellilik konusu tekrar işlenir, etkinlikler düzenlenir.  Bu yıl yine bir çok ilde etkinlikler düzenlendi.

Dünyada 500 milyon, Türkiye’de 8.5 milyon civarında engelli insan olduğu tahmin edilmektedir. Bu rakamları nüfusa oranlarsak Türkiye’de bu sayının fazla olduğu gerçeği düşündürmektedir  ve yapılan araştırmalara göre engellilik durumunun sonradan ortaya çıkma oranının yüksek sayıda olduğu saptanmıştır. Bölgelere göre incelenince en fazla Marmara ve İç Anadolu Bölgelerinde engelli birey sayısının fazla olduğu anlaşılmıştır. Oranlarda engelli bayan sayısının engelli erkeklerin sayısından daha fazladır.Olabilecek herhangi bir kaza ile bir uzvun işlevini kayıp etmesini ancak yaşayan bilir. Her insan engelli adayıdır demek, yerinde bir ifadedir.

Gerçektir ki son yıllarda engellilere verilen hizmetler artmaktadır. Birçok kurum üzerine düşeni yapmaya çalışmaktadır. Özellikle Aile ve Sosyal İşler Müdürlüğü, Belediyeler, Valilikler, gönüllü kuruluşlar işbirliğiyle engelli birey ve ailelerin zorlukları yeneceklerine yardımcı olmaktadırlar.

Türkiye’de belediyeler  572 sayılı kanun hükmündeki kararnameye göre düzenlemeleri standarda uygun yapmalılar. Ulaşılabilirlikte fiziksel engellerin kaldırılması zaruridir. Ulaşım anlamında büyük sıkıntı yaşayan ortopedik ve görme engelliler için araç tahsisi kaçınılmaz.

Engellilik derecesine göre devletten hizmet görmeleri sevindiricidir. Bakıma muhtaç olanlara bakım parası adı altında cüzi de olsa bir miktar maaşın verilmesi yine son yıllarda yaşanılmaktadır. Sosyal alan ve ulaşımlarda indirimli biletlerden faydalanmaları yine sevindirici. Son yıllarda engelli bireylerin otomobil satışlarında ÖTV vergisinden muaf olmaları onlar için ayrıcalıktır. Bir organın eksikliğinin hayatı ne kadar etkilediğini görmek için ya onlarla birkaç gün aynı ortamda kalıp onların sorumluluklarını almak ya da geçici de olsa herhangi bir organı kullanamamak durumunu yaşamak gerekir. Uzaktan bakarak ya da acıyarak çözüm üretilmez.

Birçok üniversitede yaklaşık 2008-2009 yıllarından beri Engelli Araştırma ve Uygulama Merkezi kuruldu. Yoğun çalışmalarına devam etmektedirler. Kendi çalıştığım üniversitemde böyle bir merkezimiz var. Kuruluşundan beri yönetim kurulunda çalıştığım için çalışmaların bizzat içerisinde yer aldım. Aradan geçen 4 yılda bence en güzel gelişim şu oldu. Engelliliklerini saklayan gençlerimiz artık merkeze ulaşarak sıkıntılarını söyleyebilmektedirler.1. sınıf öğrencilerin kayıtları sırasında onlara verilen tanıtım broşürlerde ilgili merkez hakkında bilgi verilmektedir. Formlarda (online ve matbu olanlar) engelli olup olmadıklarını, yardım isteyip istemediğini sorgulayan kısımlar var. Böyle bir ön çalışma ile onların hayatlarını kolaylaştıracak ortamları bulmaya çalışmak bize düşüyor. Yönetim kurulumuz akademisyenlerden oluşmaktadır. Aramızda özellikle Tıp Fakültesinden Kulak Burun Boğaz Uzmanı, Psikyatrist, Fizik Tedavi Uzmanı arkadaşlarımızın olması sağlık konusunda da içeriden daha kolay  hal edilmesini sağlıyor.

3 Aralık’ta  Dünya Engelliler Günü dolayısıyla kentte kutlama anlamında mehter takımı eşliğinde yürüyüş yapıldı. Kim vardı derseniz yine engelliler, aileleri ve azınlık bir grup ile onları yalnız bırakmayan Belediye Başkanımız,  Aile ve Sosyal Politikalar İl Müdürümüz katılmışlardı . Oysa biz mağaza açılışında milletvekillerimiz sıra sıra dururlar.  Engelli vatandaşın da oylarıyla giden milletin temsilcileri neredeydi?  Üniversitemizde Engelli ve Araştırma Merkezi olarak yaptığımız etkinlik bir başka anlamlıydı. “Engelsiz Yaşam” isimli bir panel düzenlendi. Panelde konuşmacılarımız engelli üniversite öğrencilerimizdi. Kendilerini çok iyi ifade ettiler, beklentilerini açık ve yalın bir dille anlattılar.  Canlı yayın olarak Elazığ’da yayınlanan programda oldukça rahat olmaları ayrı bir güzellikti. Kendi panellerinde Üniversite Rektörünü yanlarında görmek onlara ayrı bir güven verdi. Yine etkinlikten etkinliğe koşturan Aile ve Sosyal Politikalar İl Müdürünün yaklaşımı öğrencilerimiz için yine anlamlıydı.

Panelin sonunda varılan sonuç: “Lütfen bize acımayın, lütfen bize ayrıcalıklı davranmayın, biz halimizle barışığız. Sadece hayatımızı normal insanlar gibi devam ettirebilmek için ortam oluşturun. Örneğin; gözlerim görmüyor sesli kitap temin edin, tekerlekli sandalyeye mahkumum bana uygun yol yapın, kulağım duymuyor cihaz temin edin.” vb. ifadeler kullanıldı. Derslerimizdeki başarıyı kendimiz sağlamak zorundayız diyerek iddialı olduklarını ifade ettiler.

Panelin sonunda duygusal anlar yaşandı. İki gözü görmeyen Türkçe Öğretmenlik 4. Sınıftaki Rukiye’nin mikrofonu alarak yanık iki türkü söylemesi salonda bulunanların gözlerinin ıslanmasına yetti de arttı. Yanımda oturan Rukiye’nin annesinin sesi halen kulağımda. “Allah’ım iyi ki Rukiye’mi bana verdin, onu bana bağışla. O bir tane, o bir tane ..” diyerek mendilini yüzüne götürmesi ekranlara yansıdı.

Onlar bizim çocuklarımız. Hayatı paylaşmak için engel yoktur. Sağlıklı günler dileklerimle..

Etiketler

Yorumlar

Yorum Yapın !

Yorum yapmak için oturum açmalısınız.