Öğr.Gör.Nurhayat VAROL- Kişisel Web Sayfası

SOSYAL DAYANIŞMA

11
Haziran
2008

Siirt’e geldiğimde ilk tanıştığım mekan Güres caddesi olmuştu. Güres caddesinde dolaştığımda bir an için kendimi çok modern bir şehirde hissediyordum. Ancak ara caddelere indiğimde, manzara aniden değişmiş ve gerçek Siirt’in bir başka yüzünü görmüştüm. Güres caddesinin o modern görünümünü bozan şeyler arasında, cadde ortasına kadar uzanan tabureler üzerinde oturan vatandaşların durumları idi. Bu insanlar ne yapıyorlar? Niye kaldırımları işgal ediyorlar diye merak ederdim.

Bu durumu bazı Siirtli arkadaşlarıma sorduğumda aslında o kaldırımları işgal edenlerin orada kendi anlayışlarına göre ticaret yaptıklarını öğrendim. Bu nasıl bir ticaret diye merak ettiğimde ise, bu insanların bazılarının aslında isteyenlere faiz ile para verdiklerini duydum. Yani Güres caddesinin kaldırımlarının üzerinde de bir çeşit ticaret(!) yapılıyormuş. Oldukça ciddiye alınacak  bu olayın gerçek olup olmadığını bilmiyorum ama her ne kadar içeriği aynı olan birkaç duyum aldıysam da inşallah yanlış duyumdur diyerek içimi rahatlatmak istedim.

 

Para üzerinden para kazanmak bankerliktir. Benimsenmeyen bir ticaret şeklidir. Ancak çok acımasızdır. Borç para alıp da zamanında ödeme yapamadıysanız hayatınız mahvolmuş demektir. Faiz ile artan borcu ödemek mümkün olmadığında, olayın ağır yükünü taşıyamayan borçlulardan  intihara kalkışanlar da olabilir.

 

Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinin kaderi biri birine çok benziyor. Nüfusun büyük bir bölümü yoksulluk içinde. İşsizlik yüzünden kahvehaneler tıklım tıklım. Gençler vakitlerini boşa harcamakta, nedense bir iş peşine koşmayı pek istememekte ve bu bölgelerin insanları hep devletten destek beklemektedirler.

 

Oysa şayet doğru ise Güres caddesi üzerindeki faiz temelli ticaret için dolaşan para ile yatırım yapılabilir. Bu yol benimsenirse binlerce kişi istihdam edilebilir. Bu yörenin gençleri, asgari ücret karşılığı bir işte çalışmak için can atıyor. Hatta bazıları, “sigortam olsun, maaş almasam da olur” diyebilmektedir.

 

Valiliklerin sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakıfları aracılığı ile fakir halka yaptıkları yardımlar, küçümsenmeyecek seviyelerdedir. Birçok muhtaç aile bu vakıflar sayesinde karınlarını doyurabilmekte, devletten maddi destek alabilmektedir. Ancak acaba bu yardımları alan kişilerin hepsi muhtaç kişiler mi? Bu yardımlardan faydalananlar acaba işçi olarak iş bulmaları hiç mi mümkün değil!

 

Sosyal yardımlaşma ve dayanışma elbette ülkede sosyal adaleti sağlamak için önemli bir unsur. Ancak acaba bu yöntem halkımızı biraz da hazıra konmaya sevk etmiyor mu diye düşünüyorum. Nasıl olsa devletten yardım alıyorum deyip de bir iş araştırmayan gençler yok mu?

 

İnsanımıza balık yemeği değil balık tutmayı öğretmek zorundayız. Bunu sağlamak için de gençlere meslek edindirmek için kurslar düzenlemeliyiz. Valilikler ve Üniversiteler  bu tür organizasyonlara girebilirler. Beceri kazanan gençler, iş sahibi olurlarsa, kahve köşelerinde vakit geçiren insan sayısı azalır. Kazanç az da olsa, kendi geçimini kendisi sağlayan bir genç, sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakfından destek peşinde koşmayabilir. Kendi ayakları üzerinde durmanın mutluluğunu insanlara yaşatacak etkinliklerin varlığı,  kentlerin dönüşümlerinde çok büyük faktördür.

 

Etiketler

Yorumlar

Yorum Yapın !

Yorum yapmak için oturum açmalısınız.