Öğr.Gör.Nurhayat VAROL- Kişisel Web Sayfası

SENDİKA YÖNETİCİ OLMANIN GÜCÜ

17
Kasım
2009

Üzülerek belirtmek gerekir ki ülkemizde faaliyet gösteren sivil toplum örgütlerinin büyük bir kısmı, bazı sendikalarımız ve odalarımız; siyasi görüşlerin gölgelerinde faaliyet gösterebiliyorlar. 1980 öncesi de öyle değil miydi? O dönemlerle meydana gelen toplumsal olayların birçoğunda sendika patronlarının kışkırtmaları veya düzenledikleri etkinlikler neticesinde, ölenler olmadı mı?

12 Eylül 1980 tarihinde Türk Silahlı Kuvvetlerinin gerçekleştiridiği devrim sonrasında, yönetime el koyulmuş ve birçok sendikacı mahkemelerde yargılanmıştı.  İçlerinde yıllarca hapis cezasına çarptırılanlar olmuştu. Eminim ki bazı okuyucularım sıkıyönetim dönemlerinde kurulan mahkemelerin adil davranamadıklarını ve bu nedenle de hapislerde yatan sendika üyelerinin birçoğunun suçsuz yere yattıklarını iddia edeceklerdir. Ancak sendika yöneticilerinin, yürütme kurulu üyelerinin o dönemlerde neler yapabildiklerini, federasyonlarına bağlı işçileri nasıl kullanabildiklerini de çok iyi biliyorum.

Siirt Milli Eğitim Müdürünün değiştirilmesi sonrasında ilde faailet gösteren bazı sendikalar arasında karşılıklı basın açıklamaları geliyor. Bu yazılı açıklamalarda kimlerin haklı ve kimlerin haksız olduğundan dolayı ortaya çıkan tablo kaygı vericidir. Düşünebiliyor musunuz? şayet iddialar doğru ise sendikalar kurumlardaki yöneticilerin değişimini sağlayacak güce ulaşmışlardır!

Siirt Üniversitesi’nde eşimin Rektör Vekilliği döneminde, bazı sendikaların idarecileriyle yönetimsel anlamda sıkıntıların yaşandığını biliyorum. Siirt Üniversitesinde görevli kamu personelinin bir kısmı farklı sendikalara üye idiler. Sendikalar mümkün olduğunca  fazla üye edinebilmek için kıyasıya mücadele içerisine girerler. Çünkü üye sayınız arttıkça hem güçleniyorsunuz hem de geliriniz artıyor. Her üyeden kesilen aylık aidatlar ortalama 8 lira olsa, sendikalar tarafından toplanan paraların aylık tutarlarını siz hesaplayın!

Bazen hiçbir özelliği olmayan ve adam yokluğundan bir yolunu bulup bir kurumun sendika temsilcisi olabilirseniz, elde ettiğiniz yasal haklar neticesinde ne oldum delisi olabilirsiniz? Bazı örnekler vermek istiyorum. 4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları Kanununu okuduğunuzda, sendikalara tanınan hakların ne kadar fazla olduğunu fark edersiniz.  Sendika üyelerinin ve yöneticilerinin güvencesi başlığını taşıyan 18 inci maddesi hükümlerini okumanızı tavsiye ederim.  İşte bu maddenin üçüncü paragrafında “Sendika veya konfederasyonu ilk genel kurula kadar sevk ve idare edecek yönetim kurulu üyeleri, genel kurulda yönetim kuruluna seçilenler ile sendika şube yönetim kurulu üyeleri seçildikleri tarihten itibaren durumlarını en geç otuz gün içinde kurumlarına yazılı olarak bildirirler. Söz konusu yöneticiler seçildikleri tarihten itibaren otuz gün içerisinde sendika tüzüğünde belirtilen hükümlere göre, ayrıca yazılı talepte bulunmaları halinde bu görevleri süresince aylıksız izine ayrılırlar. Talepte bulunmayanlar ise kurumlarındaki görevlerine devam ederler. İzine ayrılmayan yönetim kurulu üyeleri haftada bir gün kurumlarından izinli sayılırlar” ifadesi yer almaktadır.

 

O dönemlerde Siirt Üniversitesinde hem eleman hem de oda sıkıntısı varken, bir yolunu bulup sendika yönetim kuruluna girmeyi başaran temsilci, Rektörlükten hem ekstra oda talep edebilmiş hem de haftanın bir günü işe gelmemesinin kabulü yönünde dilekçe verebilmişti.

 

Şimdi bu ayrıcalıkları görünce, sendikalarda yönetici olmanın avantajlarını çok daha iyi anlıyor ve niçin birçok kişi sendika yönetimine girmek için çırpındılarını fark edebiliyorum. Kaldı ki asıl gücünü kamu yöneticilerini değiştirebildiklerinde gösteriyorlar. Öyle kamu yöneticileri var ki, kurumun sendika yöneticisi odasına geldiğinde, ayağa fırlayarak önünü ilikleyip “Emriniz bekliyorum” diyenler dahi olabiliyor!

Etiketler

Yorumlar

Yorum Yapın !

Yorum yapmak için oturum açmalısınız.