Öğr.Gör.Nurhayat VAROL- Kişisel Web Sayfası

MADDE BAĞIMLILIĞI

24
Şubat
2014

Bağımlılık sözcüğünü sık kullanırız. Gruplanacak olursa ilk akla gelen ruhsal ve fiziksel bağımlılık tanımın yapmak mümkündür. Ruhsal anlamda ilk akla gelen psikolojik bağımlılık. Ruhsal bağımlılık bir insana olan bağımlılığı, oyun-kumar bağımlılığı, günümüzdeki internet bağımlılığı gibi bağımlılıkları anlatır. Bu tür bağımlılıkta birey psikolojik anlamda doyuma ulaşmaktadır. Fiziksel bağımlılık denince hemen aklımıza madde bağımlılığı gelse dahi ruhsal bağımlılık ile birleşmektedir. Madde bağımlılığında artık vücut alışık olduğu maddeyi ister. Bağımlılık duyduğu maddeyi kullanan kullanıcı bir süre keyif alır ve madde alışkanlığı başlar. Madde keyif verici etkisini kayıp edince mutsuzluk hatta hırçınlık başlar. Derken artık madde alışkanlığı değil, madde bağımlılığı ortaya çıkmaya başlar. Madde arama ve kullanma tekrarlayıcı bir çeşit beyin hastalığıdır.

Sigara, alkol, kafein içeren içecekler bağımlılık oluşturmakta ancak, toplum tarafından da çok tepki gösterilen maddeler değildir. Uyuşturucu maddeler sınıfında olan eroin, esrar, tiner, bally kullananların sayıları ne yazık ki gün geçtikçe artmaktadır. Madde kullanımı önce denemek için alınır, sonra sosyal içicilik, devamında da kötüye kullanım ve bağımlılık ortaya çıkmaktadır. İlk defa aldığı keyif daha sonra eziyete dönüşmektedir. Maddeler vücuda solunum yoluyla, enjektörle, ağız yoluyla alınmaktadır. Maddeyi alan kişinin vücut kimyası bozulmaktadır.

Madde bağımlılığı genellikle ergenlik yaşlarda başlamaktadır. Özenti, uyum güçlükleri, kimlik sorunları gibi sorunlar yaşaması kişiyi arayış içerisine atabilir. Kendini anlama ve tanıma sürecinde gençler maceraperest ve risk alma eğiliminde olurlar. Çevre uyaranlarını risk olarak görmez.

Son yıllarda madde kullanıcılarının sayıları oldukça fazlalaştı. Bu kadar artış göstermesine neden olarak yine sosyolojik yapının hasar görmesi diye düşünebiliriz. Bazı ailelerin çocuğun özgüveninin artması ve sorumluluk almaları adına belki o kritik yaşlarda kontrol mekanizmalarını kaldırması, çocuğu kendi kendisiyle ya da uygun olmayan arkadaşlarının kucaklarında bırakmaları, tehlikenin içine atmaları demektir.   Artık bazı okullarda dahi kullanılmaya başlanması içler acısıdır. Bu konuda okul idaresinin disiplin yönetimi ile doğrudan alakalıdır. Öğrenci dışarıda madde kullanabiliyorsa sadece okul idaresinin kısıtlamasıyla düzelir mi demeyin! Ne kadar çok engel görür ise o kadar maddeden uzaklaşması sağlanabilir.  Madde bağımlıları, bazı sakin mahallerde kendilerine mesken edindikleri gizli saklı yerler ya da terkedilmiş binalar bulurlar. Toplumsal yara haline dönüşen bu kötü alışkanlık çocuklarımızın gözü önünde cereyan eden olumsuz davranıştır. Birçok yerde sahipsiz binaları sığınak yapan madde bağımlıları için ne yazık ki güvenlik güçleri tarafından istenilen engelleme gösterilemiyor. İçler acısı tabloyu gördüğümüz zaman uyuşturucu kullanan çocuklar için zaten çok üzülüyoruz. Onları o bataktan nasıl çıkarırız diye düşünürken, çevresindeki diğer çocukların etkilenip o tuzağa düşmemeleri için çaba sarf etmek toplumsal görevimizdir diye düşünüyorum.

Çocuk ya da gencin özellikle kritik yaşlarda gözlemi anne, babanın en önemli görevidir. Çocuğun bunalmasına neden olmadan, ona çok hissettirmeden çocuk o yaşlarda izlenmelidir. Bazı davranış değişikliğini aile değerlendirmelidir. Neler olabilir? Arkadaş çevresi değişir, yalnız kalmak gibi isteği yoğunlaşır, daha fazla para harcar, okula devamsızlığı artar, başarı düşer, ruh halinin sık değişkenliği gözlenir. Yani neşeli, öfkeli, mutlu, saldırgan halleri sıklaşır. Bununla birlikte fiziki görünümünde de değişiklikler izlenir. Dalgın hal, yorgunluk, uyuklama, konuşmasında sıkıntı, nedensiz terleme ve titreme, hareketlerde dengesizlik gibi görüntü bozuklukları ilk göze çarpan özelliklerdir.  Konuşmasında zaman zaman pelteklik olabilir. Özellikle çocukların geçiş yaşlarında ebeveynlerin sorumlulukları çok fazladır. Amaç çocukların tehlikeli ortama girmelerine ortam yaratmamaktır. Sonradan mücadele etmek daha zordur. Artık bağımlılık başlayınca birey iradesine yenik kalır. Kritik yaşta çocuklar üzerinde çevre faktörünün çok daha etkili olduğu gerçeğini unutmayalım.

Özenti ya da sevgi boşluğu gibi nedeni ne olursa olsun nedenlerin arkasına sığınarak başlayan madde bağımlılığı iradenin önüne geçiyor. “Neden içiyorsun?” diye sorulduğunda cevapları “kendime engel olamıyorum”.  İrade bir şey yapıp yapmamaya kendisinin karar vermesi olgusu ise işte burada yenik düşmektedir.

Toplum olarak sorumluluğumuz vardır. Gençlerimizi ve çocuklarımızı zehir tacirlerinin ellerine bırakmayalım. Kişisel de olsa mücadele verelim. Bir anne, bir eğitimci olarak bu manzaraların sızısını yüreğimde hissediyorum. Empati yapınca bir annenin yaşayacağı acıyı çok iyi hissediyorum. Artık kalabalık sokaklarda hatta merkezi okulların duvar diplerinde bally koklayan ya da enjekte ile madde alan çocukları sık görmeye başladık.

Bir emniyet yetkilisine “bu kadar çok madde bağımlısı insan sokaklarda göz önünde ihtiyaçlarını gideriyorlar ve yetkililerin gördüğünü ama hiç engelleme gibi eylemde bulunmadıklarını” söylediğimde aldığım cevap çok ilginçti. “Vatandaş rahatsızlığını dile getiren şikâyette bulunmayınca kendilerinin müdahale edemediklerini” söylediğinde şaşırmadım desem yalan!

Toplumsal ve sosyal yara olan bu tuzaktan çocuklarımızı korumak hepimizin görevi. Çocuklarımız, gençlerimiz bizim geleceğimizi temsil edecekler.  Ruh sağlığı yerinde, iradesine hâkim nesiller bizim ideal geleceğimiz.

Etiketler

Yorumlar

Yorum Yapın !

Yorum yapmak için oturum açmalısınız.