Öğr.Gör.Nurhayat VAROL- Kişisel Web Sayfası

ETİK

01
Ekim
2014

Bazı sözcükler var ki adeta moda olmuştur. Son yıllarda ağzımızdan düşmeyen kelimelerden birisi de “etik. Sık sık duyarız “yaptığın etik değil”, “meslek etiğine yakışmadı”,  “meslekte etik cezası aldı”, “meslek etiğini öğren” gibi ifadeler. Etik Yunancadan bize geçmiştir. Yunanca ’da “ethos” olarak geçen sözcük Türkçe ’de etik olarak kullanılmaktadır. Yunanca ’da bu kelimenin anlamı gelenek görenektir. Kullanıldığı yerlere bakılırsa etik sadece meslek anlamında değil sosyal hayattaki davranış ve tutumların doğru ya da yanlış olarak değerlendirilmesi ile anlam bulmuştur. Etik dürüstlüğü, ahlaki sorumluluğu, sadakati, başkalarına yardım etme, güvenilir olma, dayanışma gibi insani özellikleri ifade eder.

Yaşamın her safhasında uyulması gereken etik davranışlar için bu kültürün gelişmesinde eğitimin önemi çok büyüktür. Eğitimin kendisi etik bir çabadır. Etik davranış aile içerisinde kazandırılacağına göre ailelere yine bu anlamda da çok iş düşmektedir. Etik kavramının oluşması ailede başlar ve ilerleyen zamanda iş hayatına yansır. Öncelikle bireyin aile ilişkilerinde etik davranış oluşmalıdır. Aile ortamında etik davranış çocuğa nasıl kazandırılır? diye düşünebiliriz.  Çocuğa iyi örnek olabilmek çok önemlidir, uygulanacak disiplinde strateji iyi belirlenmeli, hatalı davranışta keskin bir ceza değil de uyarı ile yaklaşılmalı, onun doğruyu görmesi hissettirilmelidir.

Çalışma hayatında yine sık karşılaştığımız sözcük meslek etiğidir. Bir bakıma ilkeler ve davranışlar bütünüdür. İş hayatındaki davranışları yönlendiren tutumlar, mesleki etiği anlatır. Mesleki etik ilkeleri büyük bir şemsiyedir. Şemsiyenin altında doğruluk, yasallık, güvenirlik, yeterlik, mesleğe bağlılık ilkeleri yer almalıdır. Etik mesleki veya sosyal alanda ne yapılacak ne yapılmayacak, ne istenecek ne istenmeyecek, neye sahip olunacak veya olunmayacaklarının bilinmesi olarak kabul edilirse, aykırı davranışta bulunulması zayıf ihtimaldir. Meslek hayatında bazen bir kişinin yanlış yaptığı bir davranış yalnızca kendisini değil diğer meslektaşlarını da ilgilendirir. Çünkü istenmeyen bir davranış mesleğe olan saygıya gölge düşürür.

İnsanlara yaraşır ortak etik olduğu gibi farklı meslek dallarında da meslek etiği çok önemlidir. Öğretmen ve etik ikilisi birbirlerinden ayrılmaz iki kavramdır. İdeal öğretmen sadece kusursuz öğreten değildir. Yaşama biçimi ve davranışları ile örmek alınacak bir model olmalıdır.

Öğretmenlik meslek etiğinde profesyonellik ilkesi başta gelen bir özelliktir. Görevlerini belirli standartlar içerisinde yapabilecek kabiliyete sahip olmalıdır. Hizmet sorumluluğu bilincinde olmalıdır. Öğretmenin adalet duygusunun yerleşmiş olması gerekir. Adaleti sağlayan öğretmen eşitlik ve tarafsızlık ilkesini de gözünden kaçırmayacaktır. Sınıf ortamında güvenli ve sağlıklı ortamın sağlanmasında sorumluluğu vardır. Öğretmen mesleğini kullanarak kişisel çıkar sağlamamalıdır. Öğretmenin davranışlarında dürüstlük yine çok önemlidir. İlişkilerinde dürüst olmaları ve özgüven duymaları saygınlıklarını artırır.  Birçok meslekte olduğu gibi öğretmen sır tutabilmelidir.  Öğrencinin özel bir sorununa yardımcı olmaya çalışan öğretmenin o konuyu başka kişiler ile paylaşması o öğretmenin öğrencinin gözünde güvenirliliğini kayıp ettirir.

Çoğu zaman güven güveni doğurur. Bir eğitimci olarak çok güzel anılarım var. Hatırladığım zaman bazen tebessüm ettiğim, bazen çok az da olsa “hata yapmışım farklı davranabilirdim” dediğim, bazen zamanla ne kadar değiştiğimi, bazen karşımızdaki öğrencilerimiz ile gururu duyduğum, bazen de öğrencileri topluma kazandırma adına yaptığım davranışlar ile geçen zaman içerisinde kendim ile gurur duyduğum anlar çok olmuştur. Görev yaptığım fakülte, öğretmen yetiştiren bir fakülte olduğu için davranışlar benim için daha çok önemli. Sonuçta onlar mezun olunca ellerindeki ham madde  öğrencileri olacaktı. Güven duymak denince bir anımı paylaşmak istedim. Öğrencilerim ile yaptığım bir panele 3 ve 4. Sınıf öğrencilerinin dinleyici olarak katılmalarını istediğimde gelen cevap “hocam o saatte başka dersimiz var” oldu. Bir başkasının söze karışarak “hayır hocam dersi yok, gelmemek için sınıf adına konuşuyor” dedi. Programa bakmadan hangi öğrencinin doğru dediğini o an bilemezdim tabii ki. Panele dinleyici olarak gelmeyebilir elbette zorunluluk da olmaz. Benim verdiğim cevap şöyleydi “benim çocuklarım yalan söylemez, size güveniyorum, biliyorum ki şartlarınız uygun olursa beni üzmezsiniz” diyerek derse devam ettim ve konu kapandı.

İki gün sonra bir öğrenci odama gelerek “hocam elinizi öpmek istiyorum” dedi. İyi de nedeni ne böyle. Babası ile konuyu paylaşmış ve babası çok etkilenmiş nasıl bir hoca ki size bu kadar değer veriyor mutlaka hocanın elini öpeceksin” demiş. Takip eden gündeki etkinlikte kocaman konferans salonu tıklım tıklım doldu. Boş koltuk kalmayınca yerlerde oturdular. İşte bir cümle onlara özgüven kazandırdığı gibi sorumluluk da yükledi. Bir taş ile birkaç hedefe ulaştım diye düşünüyorum. İnsanlara duyulan güven kişiye sorumluluk yükü yükler.

Mesleğimizi icra ederken onun kutsallık, anlam, sorumluluk ve çıktılarını unutmayalım.

Etiketler

Yorumlar

Yorum Yapın !

Yorum yapmak için oturum açmalısınız.