Öğr.Gör.Nurhayat VAROL- Kişisel Web Sayfası

DÜNYA KADINLAR GÜNÜ VE YANAN YÜREKLER

07
Mart
2010

8 Mart Dünya Kadınlar Günü olarak kutlanır. Bu gün münasebetiyle düze8 Mart Dünya Kadınlar Günü olarak kutlanır. Bu gün münasebetiyle düzenlenen törenlerde kadınların önemi, anne duygusunun anlamı ve kadınlara verilen haklar üzerinde birçok konuşma yapılır ve yeni vaadler verilir. Dünya Kadınlar Günü dolayısıyla televizyon ekranlarında ülkenin kadınlar açısından görünen yüzü ile gerçek yaşamdaki kadınların ezilmişliği arasında büyük farkların olduğunu görmekteyiz.
Ülkemizde kadın hakları bağlamında son yıllarda mevzuat açısından önemli değişikliklerin yapıldığını görüyoruz. Ancak mezuatın değişmesi ile meseleler çözülmüyor. Uygulayıcıların düşünce yapısı ve kadına bakış açısı değişmedikçe, yasa ve yönetmeliklerin yayımlanması yeterli olmuyor.
Türkçe’mizde kullanığımız kelimeler ve ifadeler dahi ülkemizin kadınlara bakış açısı hakkında ipuçları vermiyor mu? “İşadamı” dediğimizde dahi adamdan yani erkekten bahsetmiş olmuyor muyuz? Oysa son yıllarda girişimci iş kadınlarımızın sayılarında artışlar oluyor ve kadınlarımızın kendi işlerini kurup başarı ile işlettiklerine şahit oluyoruz. Bu nedenle de “işadamı” yerine artık “İş insanları” kavramını kullanmayı öğrenmeliyiz.
Kadınlarımızın gerçek anlamda erkeklerle eşit haklara sahip olamasında ekonomik bağımsızlıkları büyük rol oynayacaktır. Yeterli düzeyde eğitim almamış, mali açıdan bağımsız olmamış kadınlar, netice itibariyle kocasının himayesinde olacak ve yaşamını sürdürebilmek için kocasına kayıtsız şartsız itaat etmesi gerekecektir. Maddi açıdan kocasına bağlı kadınlar, kocasından şiddet, zorba, baskı, aşağılama ve hor görme tasarruflarına maruz kalsa bile, köleleşmeye karşı çıkamamakta ve “kaderim” diyerek ezilmişliğe rıza gösterebilmektedir.
Ülkemizde Dünya kadınlar Günü münasebetiyle yapılan toplumsal gösterilerde bile maalesef amaç saptırılabilmektedir. Sözüm ona kadın haklarını savunmak amacıyla düzenlenen etkinlikler, bölücü terör örgütünün propagandasına dönüştürülebilmektedir. Kadın demek; anne, eş, bacı demek. Nasıl ki annemize, bacımıza eziyet edilmesini istemiyorsak, aynı şeklide kadın eşlere de kaba kuvvetin kullanılmasını, erkeğin gölgesinde esir muamelesi görmesine karşı çıkmalıyız.
30 yıldır bazı kadınlarımızın yürekleri yanıyor. Uzun emekler vererek büyüttükleri ve gözlerinden dahi esirgedikleri gençlerini terör belası yüzünden kara toprağa veriyor. Yanan yüreklerin sızısı biter mi? Anne yüreği kadar evladına acıyan başka yürekler olur mu? Terör kanı ile beslenen şer odaklarının acaba kendi çocuklarını aynı amaçla harcadıklarına şahit olabiliyor musunuz? Ölenler sade vatandaşların çocukları değil mi? Terör silah tüccarlarını, ülkeyi bölerek yönetmeyi ve sömürmeyi planlayan güçlerin çıkarlarını desteklemekten başka ne işe yaradı?
Bir Dünya Kadınlar Gününü daha geride bıraktık. Söylemler haykırdık, vaadler verdik. Kısa süre sonra bunlar tekrar unutulacak, bazı kadınlar gene köle muamelesi görecek, ezilecek ve bunlar yetmiyormuş gibi bir de terör belası yüzünden yiğitlerini kaybeden annelerin yürekleri yanmaya devam edecek! Bu kara tablonun devam etmesini istemiyorsak, kadınlar olarak haksızlıklara boyun eğmemeli, yanan yüreklere son vermek için terörün son bulması için mücadele etmeliyiz.
nlenen törenlerde kadınların önemi, anne duygusunun anlamı ve kadınlara verilen haklar üzerinde birçok konuşma yapılır ve yeni vaadler verilir. Dünya Kadınlar Günü dolayısıyla televizyon ekranlarında ülken8 Mart Dünya Kadınlar Günü olarak kutlanır. Bu gün münasebeti8 Mart Dünya Kadınlar Günü olarak kutlanır. Bu gün münasebetiyle düzenlenen törenlerde kadınların önemi, anne duygusunun anlamı ve kadınlara verilen haklar üzerinde birçok konuşma yapılır ve yeni vaadler verilir. Dünya Kadınlar Günü dolayısıyla televizyon ekranlarında ülkenin kadınlar açısından görünen yüzü ile gerçek yaşamdaki kadınların ezilmişliği arasında büyük farkların olduğunu görmekteyiz.
Ülkemizde kadın hakları bağlamında son yıllarda mevzuat açısından önemli değişikliklerin yapıldığını görüyoruz. Ancak mezuatın değişmesi ile meseleler çözülmüyor. Uygulayıcıların düşünce yapısı ve kadına bakış açısı değişmedikçe, yasa ve yönetmeliklerin yayımlanması yeterli olmuyor.
Türkçe’mizde kullanığımız kelimeler ve ifadeler dahi ülkemizin kadınlara bakış açısı hakkında ipuçları vermiyor mu? “İşadamı” dediğimizde dahi adamdan yani erkekten bahsetmiş olmuyor muyuz? Oysa son yıllarda girişimci iş kadınlarımızın sayılarında artışlar oluyor ve kadınlarımızın kendi işlerini kurup başarı ile işlettiklerine şahit oluyoruz. Bu nedenle de “işadamı” yerine artık “İş insanları” kavramını kullanmayı öğrenmeliyiz.
Kadınlarımızın gerçek anlamda erkeklerle eşit haklara sahip olamasında ekonomik bağımsızlıkları büyük rol oynayacaktır. Yeterli düzeyde eğitim almamış, mali açıdan bağımsız olmamış kadınlar, netice itibariyle kocasının himayesinde olacak ve yaşamını sürdürebilmek için kocasına kayıtsız şartsız itaat etmesi gerekecektir. Maddi açıdan kocasına bağlı kadınlar, kocasından şiddet, zorba, baskı, aşağılama ve hor görme tasarruflarına maruz kalsa bile, köleleşmeye karşı çıkamamakta ve “kaderim” diyerek ezilmişliğe rıza gösterebilmektedir.
Ülkemizde Dünya kadınlar Günü münasebetiyle yapılan toplumsal gösterilerde bile maalesef amaç saptırılabilmektedir. Sözüm ona kadın haklarını savunmak amacıyla düzenlenen etkinlikler, bölücü terör örgütünün propagandasına dönüştürülebilmektedir. Kadın demek; anne, eş, bacı demek. Nasıl ki annemize, bacımıza eziyet edilmesini istemiyorsak, aynı şeklide kadın eşlere de kaba kuvvetin kullanılmasını, erkeğin gölgesinde esir muamelesi görmesine karşı çıkmalıyız.
30 yıldır bazı kadınlarımızın yürekleri yanıyor. Uzun emekler vererek büyüttükleri ve gözlerinden dahi esirgedikleri gençlerini terör belası yüzünden kara toprağa veriyor. Yanan yüreklerin sızısı biter mi? Anne yüreği kadar evladına acıyan başka yürekler olur mu? Terör kanı ile beslenen şer odaklarının acaba kendi çocuklarını aynı amaçla harcadıklarına şahit olabiliyor musunuz? Ölenler sade vatandaşların çocukları değil mi? Terör silah tüccarlarını, ülkeyi bölerek yönetmeyi ve sömürmeyi planlayan güçlerin çıkarlarını desteklemekten başka ne işe yaradı?
Bir Dünya Kadınlar Gününü daha geride bıraktık. Söylemler haykırdık, vaadler verdik. Kısa süre sonra bunlar tekrar unutulacak, bazı kadınlar gene köle muamelesi görecek, ezilecek ve bunlar yetmiyormuş gibi bir de terör belası yüzünden yiğitlerini kaybeden annelerin yürekleri yanmaya devam edecek! Bu kara tablonun devam etmesini istemiyorsak, kadınlar olarak haksızlıklara boyun eğmemeli, yanan yüreklere son vermek için terörün son bulması için mücadele etmeliyiz.
yle düzenlenen törenlerde kadınların önemi, anne duygusunun anlamı ve kadınlara verilen haklar üzerinde birçok konuşma yapılır ve yeni vaadler verilir. Dünya Kadınlar Günü dolayısıyla televizyon ekranlarında ülkenin kadınlar açısından görünen yüzü ile gerçek yaşamdaki kadınların ezilmişliği arasında büyük farkların olduğunu görmekteyiz.
Ülkemizde kadın hakları bağlamında son yıllarda mevzuat açısından önemli değişikliklerin yapıldığını görüyoruz. Ancak mezuatın değişmesi ile meseleler çözülmüyor. Uygulayıcıların düşünce yapısı ve kadına bakış açısı değişmedikçe, yasa ve yönetmeliklerin yayımlanması yeterli olmuyor.
Türkçe’mizde kullanığımız kelimeler ve ifadeler dahi ülkemizin kadınlara bakış açısı hakkında ipuçları vermiyor mu? “İşadamı” dediğimizde dahi adamdan yani erkekten bahsetmiş olmuyor muyuz? Oysa son yıllarda girişimci iş kadınlarımızın sayılarında artışlar oluyor ve kadınlarımızın kendi işlerini kurup başarı ile işlettiklerine şahit oluyoruz. Bu nedenle de “işadamı” yerine artık “İş insanları” kavramını kullanmayı öğrenmeliyiz.
Kadınlarımızın gerçek anlamda erkeklerle eşit haklara sahip olamasında ekonomik bağımsızlıkları büyük rol oynayacaktır. Yeterli düzeyde eğitim almamış, mali açıdan bağımsız olmamış kadınlar, netice itibariyle kocasının himayesinde olacak ve yaşamını sürdürebilmek için kocasına kayıtsız şartsız itaat etmesi gerekecektir. Maddi açıdan kocasına bağlı kadınlar, kocasından şiddet, zorba, baskı, aşağılama ve hor görme tasarruflarına maruz kalsa bile, köleleşmeye karşı çıkamamakta ve “kaderim” diyerek ezilmişliğe rıza gösterebilmektedir.
Ülkemizde Dünya kadınlar Günü münasebetiyle yapılan toplumsal gösterilerde bile maalesef amaç saptırılabilmektedir. Sözüm ona kadın haklarını savunmak amacıyla düzenlenen etkinlikler, bölücü terör örgütünün propagandasına dönüştürülebilmektedir. Kadın demek; anne, eş, bacı demek. Nasıl ki annemize, bacımıza eziyet edilmesini istemiyorsak, aynı şeklide kadın eşlere de kaba kuvvetin kullanılmasını, erkeğin gölgesinde esir muamelesi görmesine karşı çıkmalıyız.
30 yıldır bazı kadınlarımızın yürekleri yanıyor. Uzun emekler vererek büyüttükleri ve gözlerinden dahi esirgedikleri gençlerini terör belası yüzünden kara toprağa veriyor. Yanan yüreklerin sızısı biter mi? Anne yüreği kadar evladına acıyan başka yürekler olur mu? Terör kanı ile beslenen şer odaklarının acaba kendi çocuklarını aynı amaçla harcadıklarına şahit olabiliyor musunuz? Ölenler sade vatandaşların çocukları değil mi? Terör silah tüccarlarını, ülkeyi bölerek yönetmeyi ve sömürmeyi planlayan güçlerin çıkarlarını desteklemekten başka ne işe yaradı?
Bir Dünya Kadınlar Gününü daha geride bıraktık. Söylemler haykırdık, vaadler verdik. Kısa süre sonra bunlar tekrar unutulacak, bazı kadınlar gene köle muamelesi görecek, ezilecek ve bunlar yetmiyormuş gibi bir de terör belası yüzünden yiğitlerini kaybeden annelerin yürekleri yanmaya devam edecek! Bu kara tablonun devam etmesini istemiyorsak, kadınlar olarak haksızlıklara boyun eğmemeli, yanan yüreklere son vermek için terörün son bulması için mücadele etmeliyiz.
in kadınlar açısından görünen yüzü ile gerçek yaşamdaki kadınların ezilmişliği arasında büyük farkların olduğunu görmekteyiz.

Ülkemizde kadın hakları bağlamında son yıllarda mevzuat açısından önemli değişikliklerin yapıldığını görüyoruz. Ancak mezuatın değişmesi ile meseleler çözülmüyor. Uygulayıcıların düşünce yapısı ve kadına bakış açısı değişmedikçe, yasa ve yönetmeliklerin yayımlanması yeterli olmuyor.

Türkçe’mizde kullanığımız kelimeler ve ifadeler dahi ülkemizin kadınlara bakış açısı hakkında ipuçları vermiyor mu? “İşadamı” dediğimizde dahi adamdan yani erkekten bahsetmiş olmuyor muyuz? Oysa son yıllarda girişimci iş kadınlarımızın sayılarında artışlar oluyor ve kadınlarımızın kendi işlerini kurup başarı ile işlettiklerine şahit oluyoruz. Bu nedenle de “işadamı” yerine artık “İş insanları” kavramını kullanmayı öğrenmeliyiz.

Kadınlarımızın gerçek anlamda erkeklerle eşit haklara sahip olamasında ekonomik bağımsızlıkları büyük rol oynayacaktır. Yeterli düzeyde eğitim almamış, mali açıdan bağımsız olmamış kadınlar, netice itibariyle kocasının himayesinde olacak ve yaşamını sürdürebilmek için kocasına kayıtsız şartsız itaat etmesi gerekecektir. Maddi açıdan kocasına bağlı kadınlar, kocasından şiddet, zorba, baskı, aşağılama ve hor görme tasarruflarına maruz kalsa bile, köleleşmeye karşı çıkamamakta ve “kaderim” diyerek ezilmişliğe rıza gösterebilmektedir.

Ülkemizde Dünya kadınlar Günü münasebetiyle yapılan toplumsal gösterilerde bile maalesef amaç saptırılabilmektedir. Sözüm ona kadın haklarını savunmak amacıyla düzenlenen etkinlikler, bölücü terör örgütünün propagandasına dönüştürülebilmektedir. Kadın demek; anne, eş, bacı demek. Nasıl ki annemize, bacımıza eziyet edilmesini istemiyorsak, aynı şeklide kadın eşlere de kaba kuvvetin kullanılmasını, erkeğin gölgesinde esir muamelesi görmesine karşı çıkmalıyız.

30 yıldır bazı kadınlarımızın yürekleri yanıyor. Uzun emekler vererek büyüttükleri ve gözlerinden dahi esirgedikleri gençlerini terör belası yüzünden kara toprağa veriyor. Yanan yüreklerin sızısı biter mi? Anne yüreği kadar evladına acıyan başka yürekler olur mu? Terör kanı ile beslenen şer odaklarının acaba kendi çocuklarını aynı amaçla harcadıklarına şahit olabiliyor musunuz? Ölenler sade vatandaşların çocukları değil mi? Terör silah tüccarlarını, ülkeyi bölerek yönetmeyi ve sömürmeyi planlayan güçlerin çıkarlarını desteklemekten başka ne işe yaradı?

Bir Dünya Kadınlar Gününü daha geride bıraktık. Söylemler haykırdık, vaadler verdik. Kısa süre sonra bunlar tekrar unutulacak, bazı kadınlar gene köle muamelesi görecek, ezilecek ve bunlar yetmiyormuş gibi bir de terör belası yüzünden yiğitlerini kaybeden annelerin yürekleri yanmaya devam edecek! Bu kara tablonun devam etmesini istemiyorsak, kadınlar olarak haksızlıklara boyun eğmemeli, yanan yüreklere son vermek için terörün son bulması için mücadele etmeliyiz.

Etiketler

Yorumlar

Yorum Yapın !

Yorum yapmak için oturum açmalısınız.