Öğr.Gör.Nurhayat VAROL- Kişisel Web Sayfası

CAZİBE MERKEZİ MARDİN

13
Ekim
2011

Suriye’nin il sınır komşusu Mardin , tarihi, etnografik yapısı ve mozaik inanç potansiyeli ile Güney Doğu Anadolu Bölgesinin şirin bir kentidir.  İpek yolu üzerinde olması nedeniyle hanlar ve kervansaraylar yapılmıştır. Asıl Mardin şehir yerleşkesinin üst tarafında kayalıklar üzerine kurulmuştur. Yukarıdan bakıldığında aşağıda göz alabildiğince mezopotamya  ova sı görülmektedir. Mardin dinler ve diller kenti olarak da bilinir.

Mardin’de mimarlık taş ve gümüş işlemeciliği oldukça gelişmiştir. Bu sanat onlara geçmişin mirasıdır. Mimari olarak  Venedik ve Sicilya’ya benzetilmektedir. Çok eskiden Mardin’de mimar olabilmek için Sicilya ve Venedik gibi mimari anlamda tarih kokan yerlerden eğitim almalarının zorunlu olduğu söylenmektedir  ve Mardin’in mimarisini yapan ustaların çoğunun gayrimüslim olduğu bilinmektedir. Mimarideki farklılık işte bundandır. Binalarda kullanılan taşların aynı renk olması ve mimari olarak da benzemesi, o yerleşim yerine bütünlük vermiştir. Yapılan restarasyon çalışmaları aslına uygun yapılmaktadır.

Mardin farklı din ve kültürlerin harmanlandığı yerdir ve merkez insana huzur veren bir atmosfere sahip. Süryani, Türk. Kürt. Yezidiler halen omuz omuza yaşamaktadırlar. Doğuştan bu manzaraya alışık olan toplumda ayrımcılığın yapılmadığı net olarak görülmektedir.

Geçen hafta sonu bir grup arkadaş Mardin’e gittik. 4. Gidişim olmasına rağmen severek, farklı yer  görebilirim heyecanıyla gittim. Ziyaret amacıyla gittiğim yerlerdeki görsel unsurlar kadar orada yaşayan toplumun sosyal yapısı da dikkatimi çekmektedir. Farklı dine mensup bireylerin yaşadığı şehirdeki esnafın dayanışmasını birkaç örnekle izleyebildim. Mardin’e gidilip de gümüş alınmaz mı? Girdiğimiz bir kuyumcuda istediklerimizin tümünü bulamayınca mağaza sahibi bize yardımcı olmak istedi. Süryani  olan esnafın bizi Müslüman bir başka mağazaya götürmesi ve bizim için fiyat konusunda yardımcı olmaya çalışması bir örnektir.

Mardin’de bir çok manastır görmek mümkündür. İçlerinden Deyrulzafaran Manastırı her gün onlarca insanın ziyaretine açıktır. Pazar günü öğle saatlerinde gittiğimizde yoğun kalabalık ile karşılaştık. Bu kiliseyi diğerlerinden ayıran bazı özellikler vardır.  Yüzyıllarca Dünya Süryanilerinin Patriklik merkezi olarak kullanılmıştı. Gezerken manastırın inşa edildiği yüzyıllar öncesinde tavan yapılırken sıralı kullanılan taşlar arasında harç kullanılmadan yapılmış olması oldukça ilginç ve düşündürücüdür. Manastır avlusunun temizliği de  dikkati çekmekteydi.

Merhum Firdevs Ensari  Hanımın konağını ziyaret ettik , bir Mardinli konakta nasıl yaşar yerinde gördük. Ocak ayı olmasına rağmen odalarda soba yanmıyordu. Kış güneşi de olsa ısıtmaktaydı. Orada yaşayanlara sorduğumuzda yazın da evlerin çok serin olduğunu söylediler. Duvarlar nerdeyse 80 cm kalınlığındaydı. Kullanılan bütün malzeme doğal, doğal taşlarla duvarlar örülmüş, yer döşemesi doğal taş ve duvarlarda badana yerine kireç kullanılmıştı. Yüzyıllar önce her şey o kadar güzel düşünülmüş ki… Dağdan gelen kaynak su alt katlardaki oturma odalarının ortalarında akıp geçerek havuza doluyor. Kulağa hoş gelen su sesinin psikolojik tedavi edici özelliği orada görülmekte, çok sıcak iklimi olan Mardin’de yaşanılan odanın ortasında akan su ve su içerisine yerleştirilmiş masalar yazın çok hoş olan manzara olsa gerek.

5 yıldızlı oteller  ve daha farklı oteller vardı. Ancak gelen ziyaretçilerin tercihi otantik otellerdi. Otantik oteller kendilerini yenilemek zorunda kalmışlar. Örneğin 3 yıl öne gördüğüm Erdoba hotel’in otantik yapısını bozmadan kendisini yenilediğini gördüm.

Mardin’in yemek ve müziği de kenti tanımlamaya katkıda bulunmaktadır. Mardin’e gidip de Mardin kebabı yenmez mi? Müzikleri  anlamadığımız dilden de olsa kulağa oldukça hoş gelmektedir. Reyhani müzik ve oyunu defalarca izlenebilir. Dinleyip izledikçe dinlenirsiniz.Medeniyet beşiği Mardin,  kayıp olmasın kültürünüz…

Etiketler

Yorumlar

Yorum Yapın !

Yorum yapmak için oturum açmalısınız.