Öğr.Gör.Nurhayat VAROL- Kişisel Web Sayfası

BOTAN’IN DEĞERİNİ BİLEMEMEK!

22
Ocak
2008

Almanya, İngiltere, Amerika Birleşik Devletleri, Kırgızistan, Kazakistan, Fransa, Belçika, Avusturya ve İsviçre hayatımda gördüğüm ülkeler. Bazılarında kısa süreli bazılarında ise aylarca bulundum. Avrupa ülkelerini biri birine çok benzetiyorum. İnsanları, şehirleri, sokak ve binaları bana klasik bir yaşam tarzını anımsatıyor. Yabancı insanlardaki materyalist davranışları, soğuk ve sahte gülücük dağıtan yüzleri, ülkemin insanlarının daha da ayrıcalıklı bir duruma yüceltiyor.

Türkiye’deki batı illeri ile Doğu ve Güneydoğu Anadolu’nun birçok şehrini gezme fırsatını yakaladım. Ülkemin doğal güzelliklerini hiçbir yabancı ülkemde göremediğimi söylesem acaba hissi mi davranıyorum diye bazen sorarım kendi kendime! Ama şunu itiraf etmeliyim ki, doğa yaşayan insanı ile güzelleşiyor. Yediği bir parça ekmeği misafirleri ile paylaşan, varını yokunu ortaya koyan Anadolu’nun sıcak kanlı insanlarını yabancılarda görmek mümkün mü?

 

Üzülerek belirtmek gerekir ki ülkemizin batı illerinde yaşayan halkın önemli bir bölümü de artık materyalist olmuş ve batılılaşmış. İnsani değerlerini günden güne yitiren bu kişiler, bana yabancı ülkeleri hatırlatıyor. Ama Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesinin sade vatandaşı, gözü gönlü tok. Paylaşabiliyor, misafirperverliğini göstermek için olağanüstü bir performans sergileyebiliyor.

 

Geçen hafta sonu Pervari’de idim. Sarp, dik kayalıklardan ve bir arabanın zorla geçebildiği stabilize yollardan Botan çayına inerken, yükseklik korkusundan yüreğim ağzıma geliyordu. Çayın kenarına indiğimde suyun akış sesleri, bir diğer taraftan karların beyazlığı, Botan’ı daha da güzelleştiriyordu. Bu güzelliği görünce de bu çaya nasıl olur da Botan, yani “Katil” ismi takılmış diye hayret ettim.

 

Bulunduğumuz yerin biraz ilerisinde koyun ve kuzuların sesleri geliyordu. O yöne baktığımızda bize doğru gelen genç bir adamı gördük. Adı Mehmet Salih kendisini tanıttı ve koyun ve kuzularını soğuktan korumak için su kenarına geldiklerini, anne babası ile birlikte kaldıkları söyledi. Bu saf, temiz Anadolu insanı üşüdüğümüz fark ettiği için çevreden odunlar toplayarak bize ateş yaktı. Yerde rahat oturabilmemiz için döşek ve minderler getirdi. Bu vatandaşımız Kürt kökenli idi. Misafirlere hizmet etmek için çırpınıp duruyordu. Yabancı ülkelerde ya da batı illerimizde artık göremediğimiz bu davranış, ancak Anadolu’da yaşanabilir!

 

Gözüm Botan çayı boyunca uzanan sarp kayalıklara dikildi. Aniden bölgede uzun yıllar süregelen terör olayları aklıma geldi. Bu güzelim doğa terör nedeniyle ziyaret edilemiyor. Korkarak gidiliyor Botan çayına. Niçin bu ülke bu hale geldi, neden tırnak et misali bu halklar biri birine düşman ediliyor? Paylaşılmayan nedir? Bu doğaya, bu bölgede yaşayanlara yazık değil mi? El ele vererek, kardeşçe bir arada yaşamak varken bu düşmanlık niye? Sorular, sorular, sorular! Cevabı verilemeyen sorular. Çocukluğumdaki Kürt kökenli arkadaşlarım gözümden bir film şeridi gibi akıp geçti. Gözlerimin dolduğunu hissettim. Terör olaylarının bitmesi için herkes ne zaman sağduyulu davranacak? Ne zaman çocukluğumdaki dostlukları bulabileceğim? Cevapsız kalan bu sorular daha uzun yıllar yüreğimi yakmaya devam edecek!

Etiketler

Yorumlar

Yorum Yapın !

Yorum yapmak için oturum açmalısınız.