Öğr.Gör.Nurhayat VAROL- Kişisel Web Sayfası

ABİ SAÇLARIMI BEN BU YOLDA AĞARTTIM (!)

27
Aralık
2011

21 Aralık 2011 günü Diyarbakır-Batman arası Bismil yakınlarında bir tır ile midibüsün çarpışması sonucunda gerçekleşen kazada 25 kişinin hayatını kayıp ettiğini ve 16 kişinin de yaralandığını içim yanarak ulusal ve yerel online medyadan öğrendim. Kaza meydana geldikten sonra nedenini ve sorumlusunu aramak neyi çözer ki? O kadar can toprağa girdi, o kadar eve ateş düştü. Trafik kazalarını sık sık duyarız. Ancak bazı kazalar katliam gibi toplu ölüm veya sürekli sakat kalma gibi kötü sonuçlarla karşı karşıya bıraktırmaktadır. Neden ne olursa olsun can kayıpları içimizi burar.

İnsanın yaşadığı ya da benimsediği yörelerdeki güzel ya da kötü haberler daha çok ilgi çekiyor. Siirt’ten bir haber geçtiğinde mutlaka can kulağıyla dinlerim. Bu vahim trafik kazasını basından takip ettim. Vefat eden isimler açıklanmadan Siirt Üniversitesinden bir Öğretim Görevlisinin olduğu açıklandığında acaba tanıyacak mıyız? diye online haberleri site site gezdik. Mutlaka can candır ancak tanıdık isim olunca insanın gözünün önünde anılar canlanıyor, hayat bu kadar mı ucuz diyorsunuz.

 

Eşimin Siirt Üniversitesi’nde hizmet verdiği süre içerisinde 9 ay sık sık Siirt’e gidip geldim. Bu süreç 10-15 günde bir tekrarlıyordu. Biz üniversite mensupları bayanların yaptığı etkinlikleri devam ettirmemiz için ve eşimin yanına gitme gerekçeleri beni sık sık yollara düşürmüştü. Sosyal hayatımızı Siirt’te yaşayan çok değerli dostlarımızın sayesinde renklendirmiştik. Bütün bu etmenler benim Siirt’e gelmemi adeta kolaylaştırmıştı. Oysa yol gerçekten çok zahmetliydi. Otobüs saatleri çok erken olduğu için Elazığ-Diyarbakır, Diyarbakır-Batman, Batman-Siirt olmak üzere 3 aktarma ve dolmuş ile gidiyordum. Dolayısıyla yolda geçirdiğim sürenin uzaması belki çok önemli değildi. Ancak hız, hatalı sollama, doluluk ve daha ne ihlaller en büyük endişem, korkum olmuştu. Şimdi düşünüyorum da o korku dolu yolculuğa ne kadar sık çıkmışım. Demek ki çeken unsurlar daha kuvvetliymiş. Normal hayatımda sık ve uzun yolculuk yapmamdan dolayı olacak ki alışık olduğumdan yolculuk fobisi taşımam. Bütün bunlara rağmen Diyarbakır’dan itibaren bindiğim dolmuşlarda tabiri caizse yüreğim ağzıma gelmiştir. Neden mi? Dolmuş sürücüleri sanki becerilerini birbirlerine karşı sergiler, kurala uymama konusunda birbirleriyle yarışırcasına, yüksek ses ile açılan müziğin ritmine uyarak araçlarını adeta uçuruyorlardı. Bazen karşıdan gelen araç sinyal verince yavaşlar gibi olduklarında seviniyordum ama sevincim sadece birkaç dakika sürerdi, meğer radar var sinyaliymiş. Kontrol noktası geçilince yine gaza asılıyorlardı. Yolcular çok sessizdi. Bazen dolmuşta tek bayan olmanın dezavantajıyla susuyordum. Hız ya da kural ihlalinden dolayı bazen eleştiri aldıklarında sürücüler “abi yol boş”, “abi ben saçlarımı bu yollarda ağarttım bilirim yolu”, “abi ben gözü kapalı giderim bu yolu”… gibi sözcükler sarf ederek savunma mekanizmaları geliştirirlerdi. Yolcu, yük ve hayvan aynı minibüste yani oturma alanlarında taşınıyordu. Tabii ki hijyen de ayrı bir sorundu. Dolmuş dolusu insanın can güvenliklerini teslim ettikleri sürücülerin bu kadar duyarsız davranmaları affedilecek gibi değil.

 

Kazalara mutlaka her zaman sürücü hataları neden olmamaktadır. Bazen yol yapımları, bazen bırakılmamış trafik işaretleri, bırakılmamış uyarı levhaları kazalara neden olabilmektedir. Ne var yani yapım nedeniyle bölünmüş yolda bir süre sabırla tek sıra gidebilsek, tek şeritli yolda karşıdan gelen aracı sıkıntıya sokmamak için sabırla yol alabilsek, ne var yani araçtaki onlarca kişiyi ve sevenlerini düşünerek onların sorumluluklarını taşıdığımızı bir an hatırlayabilsek!

 

Kazada hayatını kayıp edenlere Allah’tan rahmet diliyor, Siirtli ve kendisini Siirtli gören hemşerilerimize başsağlığı diliyorum.

Etiketler

Yorumlar

Yorum Yapın !

Yorum yapmak için oturum açmalısınız.