Öğr.Gör.Nurhayat VAROL- Kişisel Web Sayfası

21 MART’tan, 1 MAYIS’tan KORKUYORUM

02
Mayıs
2016

Ülkemizin coğrafi konumu sayesinde dört mevsimi yaşama şansını yakalayabiliyoruz. Her mevsimin kendine has özellikleri var. Her insanın sevdiği, hoşlandığı mevsim farklı olabilir. Bu farklılığa neden ise bazen  insanın yaşamına olan etkisidir, bazen psikolojik anlamda etkilenmesidir.

Yazın kavurcu sıcağını beden gücünü kullanarak  çalışanlar belki yaz ayından çok haz duymayacaklar. Akşamları köylerde damda yatarken sivrisineklerin kendilerini ısırmasını veya sineklerin yüzlerinde dolaşmasını yorgunluktan hissetmeyebilirler. Ekonomik sıkıntısı olanlar kara kışın soğuğundan daha çok korkacaklar. Çünkü; yakıt masrafı ayrı bir yük olacaktır. Evine ekmek götüremeyen, fakirliğin acımasız sillesini iliklerine kadar hisseden insanlar için kış bir kâbustur. Evde sobaya atacak odunu bulamayan, üşümesin diye cocuklarını geceleri kendi yataklarına alan, battaniye ve bulduğu her örtüye sarılarak yatmaya çalışan çocuklar ve aileler için “kışı seviyor musunuz?” diye sorulabilir mi!

Diğer taraftan Uludağ’da, Erciyes’de,Palandöken’de  karın zevkini yaşamak için lüks otellerde kayak yapanları düşünün. Bu kategoriye girenler, kardan doyasıya zevk almış olmazlar mı?  Bunların yanında yaz aylarını deniz ve sayfiye yerlerinde geçirenler yaz aylarının gelmesini sabırsızlıkla bekleyebilirler.

Sonbahar genelde insanlara ölümü ve yaşlılığı hatırlatır. Yaprakların dökümü bir hüzün yaratır. Dökülen yapraklar nedeniyle çıplaklaşan ağaçların görüntüsü, bazılarının yüreğini burkar. Ama sonbaharı nasıl olsa ilkbahar takip edeceğinden, sonbaharın rüzgârlı, tufanlı havası bir hoş gelir insana.

Bahar bir başkadır. Yeni bir yaşamın başlangıcı hissini uyandırdığından olacak ki insanlarda mutluluk hissi uyandırır. Nevruz ile birlikte yeşeren doğa, insana ferahlık verir. Yeşeren ağaçlar,  yeni bir hayatın başlangıcı gibi gelir insana. Yeni heyecanlara kucak açar sanırız.

Mart ayı gelir karlı beyaz alanlar  yada kahverengi toprak sarı, kırmızı çiçekler ile doğal olarak süslenir. Ne güzel bir tablo deriz. Kuzular meleşir. Bozkır olan yerler zümrüt gibi yeşerir. İlkbahar güzelliği Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesinde bir başka güzeldir. Uykuda olan doğa canlanmıştır. Ağaçların adeta duvak gibi çiçekler ile süslendiği zamandır.  Bu doğa insanların da ruh sağlığını etkilemektedir. Hava değişimi bazen sağlık üzerinde biraz olumsuz etki yapsa da görsel anlamda ki güzellik heyecan vermektedir. Bu kadar güzellik karşısında dahi  artık korkuyorum bahardan neden mi?

21 Mart Türklerin bayramı olan Nevrus Bayramı olarak adlandırılırken, kendisine ait gelenek görenek ile kutlanırken; şimdi 21 Mart tarihinde elimiz yüreğimizde “ne olur canlar yok olmadan geçse” diyoruz. Nevrus hepimizin bayramı . Türk ve Kürtlerin kol kola bir arada yaşadığı, eskiden olduğu gibi dünür oldukları, dostça yaşadıkları günlerin hasretine son verecek girişimleri bekliyoruz.,

Ardından geliyor 1 Mayıs Bahar ve İşçi Bayramı. Hatırlıyorum çocukluğumda 1 Mayıs tarihi resmi tatildi. 1 Mayıs demek Bahar bayramı demekti. 1 Mayıs demek piknik yapmak demekti, 1 Mayıs piknik alanlarının çocuk sesi ve kuş cıvıltıları ile şenlenmesi demekti. 1 Mayıs demek sanki kışın rehavetinin toprağa bırakıldığı gün demekti.

1 Mayıs nerden doğdu? 1 Mayıs 1886 tarihinde Amerika Birleşik Devletlerinde haftada 6 gün ve günde 12 saat çalışan işçiler günde 8 saat çalışmayı talep ederek işi bıraktılar. O güne kadar görülmeyen bir beraberliği yaşadılar. Chicago’da zencilerin giremediği Ulusal Park’a kadar zenci ve beyazlar kol kola yürüyerek güç birliği yaptıklarını o gün anlattılar. Takip eden günlerde hararetle devam eden protestolar 4 Mayıs tarihinde Haytmarket olayına neden olmuştu.  Yapılan yasal baskılardan sonra 1889 yılına kadar bir eylem yapılamamıştı. O yıllarda bir Fransız işçi temsilcisinin önerisiyle 1 Mayıs tarihinin “Birlik Mücadele ve Dayanışma Günü” olarak kutlanmasına karar verilmişti. Amaçları kapitalizm sisteme karşı insanca yaşama mücadelesiydi. Bu mücadele sonucunda birçok ülkede bu 8 saatlik iş günü kabul edildi. Halen günümüzde Çin Halk Cumhuriyeti, Vietnam, Küba, Nepal, Kore gibi sosyalist ülkeler başta olmak üzere “Emek Bayramı”, “İşçi Bayramı”, “1 Mayıs Bayramı” gibi isimler altında kutlanmakta ve o gün tatil edilmektedir.

Türkiye’de ilk defa 1912 yılında İstanbul’da 1Mayıs kutlamaları yapıldı. 1923 yılında TBMM aldığı karar ile 1 Mayıs günü İşçi Bayramı adıyla resmi tatil kabul edildi. Ancak takip eden yıllarda kutlamalar yasaklandı. 1935 yılında “Bahar ve Çiçek Bayramı” adı altında kutlanmaya başlandı ve tatil ilan edildi. Gerçek anlamda da olduğu gibi tam baharın hissedildiği günde bahar şöleni gibi yaşanmaya başlandı. 1976 yılında Taksim Meydanında Devrimci İşçi Sendikalar’ı nın organizasyonu ile kalabalık bir kitle tarafından kutlamalar yapıldı. Hatırlayacağımız gibi 1977 yılında yine aynı meydanda toplanıldı. Geçmiş yıllara oranla çok daha kalabalık kitlenin olduğu yerde silahlar konuşunca ölen ve yaralananlar oldu. Katılımcıların bir kısmı da izdihamda ezilerek öldü. İşte bu olay zihinlere kanlı 1 Mayıs olarak kaldı. Sonraki yıl güvenlik nedeniyle etkinlik yapılmasına yeniden izin verilmedi. 1981 yılında da 1 Mayıs günü resmi tatil olmaktan çıkarıldı ve 2009 yılına kadar resmi kutlamalar yapılmadı. Türkiye’de 22 Nisan 2009 tarihinde kabul edilen yasa ile 1 Mayıs yeniden bayram ve tatil günü olarak ilan edildi.

İşte yine geldi 1 Mayıs tarihi ne etkinlikler yapıldı diye Televizyonların karşısında oturmak varken; acaba olay var mı? Diye Tv kanallarını geziniyoruz. Yazık gerçekten yazık bu asil topluma. Özümüzden kopmaya başladık. Gün yok ki şehit haberleri olmasın, gün yok ki silahlar konuşmasın.  Haberleri izlerken bir anne olarak yüreğim yanıyor, bir eş olarak yüreğim yanıyor. Haberleri gözyaşları ile izleyen toplum olduk. Her yönden kaos içerisinde olan güzel ülkemiz bari bayramları, kutlamaları kanlı tablo ile özdeştirmeyelim.

1 Mayıs Bahar Bayramı, Emek ve Dayanışma günü olsun. Tek yürek olsun, tek ses olsun.

Etiketler

Yorumlar

Yorum Yapın !

Yorum yapmak için oturum açmalısınız.